Masada ve Eriha Gezi Rehberi

Shalom, Ehlen ve sehlen,

Eylül ayında Kudüs’e gittiğim akademik kongre sayesinde 10 gün boyunca o bölgede kalmış ve birçok yeri gezme fırsatı bulmuştum. Filistin ve İsrail hakkında, o geziden sonra geniş bir yazı yazdım. Buraya tıklayarak ona ulaşabilirsiniz.

10 günlük gezide Tel Aviv, Kudüs, Beytüllahim, Lut Gölü ve Ein Gedi gibi yerlere gitmiştim ancak Masada ve Eriha gibi ilginç hikayeler barındıran yerlere gidememiştim. Ben de hemen yeni bir 2-3 günlük plan yaparak vize başvurusunda bulundum. İkinci vize başvurumda babamı sponsorum olmaya ikna edemedim. Çünkü kendisi kongre için oraya gitmeme izin verirmiş ama gezi için izin vermiyormuş… :))

Ben yine de sponsor dilekçesi hariç bütün belgeleri hazırlayıp Levent’teki İsrail Konsolosluğu’na gittim. Sıra bana geldiğinde sponsor dilekçesinin olmadığını görünce başvuruyu kabul edemeyeceklerini söylediler. Ben de, babamı ikna edemediğimi, İsrail’e gidecek olmamdan endişe duyduklarını söyledim. Bu durumu gülerek karşılayıp sorular sormaya başladılar…

Nereli olduğumu, İsrail’e tekrar neden gitmek istediğimi, kaç gün ve nerede kalacağımı sorup cevapları aldıktan sonra, yüksek lisans yaptığım bölümü ve çalıştığım projeden biraz bahsedince ‘ver gitsin ya’ dedirterek vize başvurumu kabul ettirdim… 🙂

İsrail; daha önceki yazımda da belirttiğim gibi çok kolay vize veren bir ülke. Vizenizi sadece 3-4 gün içerisinde hem de ücret ödemeden alabilirsiniz. Genelde tek girişlik vize veriyorlar.

Bu seferki ziyaretimi Osmanlı’nın Kudüs’ten çekildiği 9 Aralık tarihine ithafen oraya giden yaklaşık 30 arkadaşımla aynı tarihte gerçekleştirdim. Buna ek olarak ABD Başkanı Trump’ın seyahatten birkaç gün önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesiyle birlikte ilginç ve benim için oldukça heyecan verici bir durum oluştu.

8 Aralık akşamı, Filistin topraklarından gelen protesto haberleri eşliğinde uçağıma bindim ve Tel Aviv’e ulaştım. Bu sefer daha önce hiç yapmadığım bir şey yapacaktım. Uçaktan indiğimde saat gece yarısına ulaşmıştı. O saatte otostop ile Kudüs’e geçmeyi planlıyordum. Bu doğrultuda yola koyuldum.

Otobana indikten bir süre sonra İsrailli bir eleman yanımda durdu. Adam İngilizce bilmiyordu, ben kendisine bir şekilde Kudüs’e gitmek istediğimi anlatmaya çalışıyordum ki birden kendisiyle sex yapmak isteyip istemediğimi sordu. Kafamla ‘sie’ şeklinde bir tepki verdim, sağ olsun hiç diretmeden oradan uzaklaştı. 🙂

Daha sonra uzaklarda bir araç durdu ve oradan bana doğru bağıra bağıra bir eleman yaklaşmaya başladı. İyice yaklaşınca nereli olduğumu sordu, ben de Türkiye deyince yardımcı olabilir miyiz diye durduk falan dedi ama ben pek sanmıyorum. Türkiyeli deyince kıvırdı gibi geldi bana. 🙂

Bir süre daha otostop çektikten sonra birkaç araç değiştirerek Kudüs’e ulaştım. Orada geçen sefer gittiğimde evinde kaldığım arkadaşların yanına gittim. Saat geç olduğu için onlar uyumuştu ama benim için evlerinin kapısını kilitlememiş ve yerimi hazır etmişlerdi…

Birkaç saatlik uykunun ardından erkenden uyanıp, evdeki arkadaşlarla henüz görüşemeden Masada’ya doğru yola koyuldum. Masada, Necef Çölü üzerinde bulunan bir kale. İsminin Türkçe anlamı da ‘kale’ zaten. Roma Krallığı’na bağlı Judeae Kral’ı Herod tarafından M.Ö. 30 yılında inşa edilmiş. Burayı farklı kılan bir özellik; Yahudilerin büyük direnişini temsil etmesi.

Masada’ya giderken İsrail kontrol noktasından geçiyorsunuz. Kontrol noktasının olduğu yerin 100 metre ilerisinde de Ölü Deniz’e yüzmeye gidiyorlar ki geçen seferki gelişimde ben de orada kamp yapmıştım. O noktaya kadar yüzmeye gelen birkaç eleman bıraktı beni, sonrasında otostop çekmeye devam ettim. Bir kamyon durdu, bindim araca. Şoför 40’lı yaşlarda biri, ilk sorusu nereli olduğum oldu. Türkiye deyince yüzünde tarifi anlatılmaz bir sevinç belirdi. Biraz da Arapça konuşunca tavladım dayıyı. ”Normalde kimseyi almıyorum ama yüzüne baktım, temiz birine benzediğin için durdum” dedi. :)) Kahve ikramı eşliğinde Masada’ya bıraktı beni. Bu arada önceki araçtaki arkadaşlar Yahudi’ydi, onlar da Pita ekmeği ikram ettiler.

img_3828
Masada’ya giderken.

Yahudiler için o kadar önemli bir yer ki, okul çağındaki bütün çocuklar burayı ziyaret eder, askerler burada yemin eder. ABD eski başkanı George W. Bush’un Masada’yı ziyareti sırasında kurduğu cümle de buranın önemini kanıtlar nitelikte; ”Masada bir daha asla düşmeyecek…

Hikayeye gelecek olursak; M.S. 68 yılında Yahudiler Roma’ya karşı ayaklanma başlatır. 70 yılında Kudüs’ü ele geçiren Roma, yavaş yavaş güneye doğru ilerler ve M.S. 72 yılında Masada’ya sığınanlara karşı orayı kuşatır. Masada’yı ele geçirmek kolay olmamıştır. 73 yılına gelindiğinde Roma, Masada’yı ele geçirmek için suni bir yamaç yaptırır ve kaleye saldırır.

img_4003
Sonsuzluğa açılan pencere…

Bu son saldırı sırasında kalede 960 Yahudi vardır. Bu saldırıya karşı direnemeyeceklerini anladıklarında kendi içlerinden silah kullanmayı bilen 10 kişi seçer ve bu 10 kişi geri kalan herkesi öldürmekle görevlendirilir. Esir olarak yaşamaktansa intiharı seçen halk, Yahudiler için bir kahramanlık destanına dönüşür. İntihardan 2 kadın ve 5 çocuğun sağ kurtulduğu ve hikayeyi bugünlere onların taşıdığı düşünülüyor.

Kaleye çıkmak için iki yol bulunuyor. Birincisi; ‘snake path’ takip etmek ki bu 28 şekele mal olacak, ikincisi; tek yön 53, çift yön 74 şekel olan teleferik. Yukarı yürüyerek tırmanmak yüksek bir efor gerektiriyor. Oldukça dik bir yamacı tırmanmanız gerekecek. Yazın gidiyorsanız sıcaklığın 50 derecelere vardığını unutmayın. Kalenin manzarası sizi oraya tırmandığınıza pişman etmeyecektir ama ben yukarı çıkışı teleferik ile inişi de yürüyerek yapmanızı tavsiye ederim. Ben iki yönü de yürüyerek geçtim…

img_3995
Yorgunluğu unuttuğum an…

Akşam hava kararmadan yolu koyuldum ancak uzun bir süre kimse almadı beni. Tam güneş batmak üzereyken yaşlı iki arkadaş, İsrail kurulduktan sonra Amerika’dan gelmişler, beni aldı ve Kudüs girişinde bıraktı, oradan da beraber geldiğimiz arkadaşların yanına geçtim. Onların otelinde Kubbet-üs Sahra manzarasında çay içtikten sonra eve geçtim. Evdeki arkadaşlarla yine çok az bi’ muhabbetten sonra yatağa geçip ertesi gün de erkenden Eriha’ya gitmek için yola çıktım.

ERİHA

Eriha garip bir yer. Dünyanın en eski; 11000 yıllık şehri. Ayrıca Palmiyeler Kenti olarak da isimlendiriliyor. Efsaneye göre Tanrı 7 kez bu şehri alt üst etmiş (bu kadar kızdıracak ne yapmışlarsa artık). Aynı zamanda deniz seviyesinden 258 metre altında bulunan dünyanın en derin yerleşim yeri.

Eriha’ya varınca üzerimdeki heyecanı bir anda kaybettim. İsmi kadar ihtişamı olan bir yer değilmiş. Yine de görülmeye değer bir iki yer bulunuyor. Bunlardan en önemlisi is Tell es-Sultan.

Oraya gitmeden önce şehrin göbeğinde bulunan, Luka İncil’inde de İsa Eriha’ya girdi. Kentin içinden geçiyordu. Orada vergi görevlilerinin başı olan, Zakkay adında zengin bir adam vardı. İsa’nın kim olduğunu görmek istiyor, ama boyu kısa olduğu için kalabalıktan ötürü göremiyordu.
İsa’yı görebilmek için önden koşup bir yabanıl incir ağacına tırmandı. Çünkü İsa oradan geçecekti. İsa oraya varınca yukarı bakıp, “Zakkay, çabuk aşağı in!” dedi. “Bugün senin evinde kalmam gerekiyor.” Zakkay hızla aşağı indi ve sevinç içinde İsa’yı evine buyur etti. Bunu görenlerin hepsi söylenmeye başladı: “Gidip günahkâr birine konuk oldu!” dediler.
Zakkay ayağa kalkıp Rab’be şöyle dedi: “Ya Rab, işte malımın yarısını yoksullara veriyorum. Bir kimseden haksızlıkla bir şey aldımsa, dört katını geri vereceğim.” İsa dedi ki, “Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu. Çünkü bu adam da İbrahim’in oğludur. Nitekim İnsanoğlu, kaybolanı arayıp kurtarmak için geldi.”
ayetlerinde bahsi geçen yabanıl incir ağacı bulunuyor. Hristiyanlar için oldukça önemli sanırım bu ağaç. Önünde birkaç fotoğraf çektirip yoluma devam ettim.

img_3955
Bahsi geçen ağaç.

Tell es-Sultan, yukarıda bahsettiğim en eski ve en derin yerleşim yeri tam olarak burası. UNESCO Dünya Mirası listesinde olmasına rağmen hiç özen gösterilmemiş. Neredeyse bir tabela bile yok. Yalnızca girmeden önce size bölgenin tarihi ile ilgili kısa bir video izletiliyor ve kupkuru bir alanı dolaşmaya çıkıyorsunuz.

IMG_3957.jpg

Ana giriş kapısından girmeyip arkadan dolanarak da girebilirsiniz. Görevli sizi görmesin yeter. Çünkü gerçekten para vermeye değecek bir yer değil. Ben hem arka taraftan atlayarak girip hem de ön kapıdan çıkmaya çalıştığım için yakalandım tabi. 🙂

20. yüzyıl ortalarında yapılan kazı çalışmaları ile tam 23 farklı medeniyete ait kalıntılara rastlanmış. M.Ö 12000 ile 9500 yılları arasında ortaya çıkan Natufyen kültüre ait kalıntılar yine bu bölgede bulunmuş. Natufyen kültür; tarımın olmadığı dönemlerde yerleşik düzene geçen, köy yerleşimlerinin oluştuğu evreye verilen isim. O dönemde insanlar ölülerini evlerinin altına gömermiş. Hayvanların evcilleştirilmeye başlandığı ve tarımın da ortaya çıktığı bir dönem.

IMG_3959.jpg

Tabi böyle bir alanın hiçbir şekilde korunmadığı gerçeğiyle yüzleşince insan ister istemez üzülüyor. Bölge ile ilgili bilgi alabileceğim hiçbir şeyin olmamasının verdiği üzüntüyle yoluma devam ediyorum.

Tell es-Sultan’ın hemen yanında Elyesa Çeşmesi bulunuyor. Elyesa şehirdeki kirli suyu tuz yardımıyla temiz suya çevirdiğine inanılan peygamber. Bir gün bölge halkı paygamberin yanına gelip, ”bölge yaşamak için güzel bir yer, ancak su çok kirli.” diye serzenişte bulunuyor. Elyesa peygamber de, ”içini tuz doldurduğunuz bir kap getirin.” diyip tuzu kirli suya boşaltıyor. Bu vesile ile su temizleniyor… Bu arada Elyesa peygamberin türbesi Diyarbakır’daymış.

IMG_3962.jpg
Elyesa peygamber ile ilgili hikayenin yazılı olduğu çeşme.

Mount of Temptation, yine Tell es-Sultan’ın bi 500 metre ilerisinde Qarantal Dağı‘na çıkmak için bir teleferik bulunuyor. Bu dağ yine Matta, Luka ve Markos İncillerinde de bahsedilen bir olaya sahne olmuş. Matta’da hikaye şöyle aktarılıyor; Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü. İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar’ diye yazılmıştır.”
Sonra İblis O’nu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’ ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye, Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’ ”İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab’bi denemeyeceksin’ diye de yazılmıştır.”
İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi. İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.” Bunun üzerine İblis İsa’yı bırakıp gitti. Melekler gelip İsa’ya hizmet ettiler.”

IMG_3965.jpg
Qarantal Dağı.

İsa peygamberin oruç tuttuğu sırada vakit geçirdi düşünülen mağaraların etrafına, 6. YY Bizans Döneminde bir kilise inşa edilmiş. 1874 yılında Osmanlı Döneminde de Ortodoks Kilisesi tarafından bugünkü görünümüne getirilmiş. Teleferik pahalı olduğu için kullanmak istemedim, yürüyerek giderken de yapım çalışmaları olduğundan geçişime izin vermediler. Aynı durumu Trabzon’da, Sümela Manastırı’na giderken de yaşamıştım.

IMG_4026.JPG
Monastery of Temptation.

Eriha’nın en görülmesi gereken yerine gidememenin verdiği hüzün ile geri dönerken sohbet eden birkaç orta yaşlı Filistinliye selam verdim. Hemen nereli olduğumu sordular, Türkiye deyince davet edip meyve suyu ikram ettiler. Yukarı çıkamadığımı söyleyince, ”bize söyleseydin geçmen için orayı arayabilirdik” dedi birisi. Hüznümü ikiye katladı, ikimiz de ‘kısmet’ deyip sohbete devam ettik. Yarı Arapça yarı İngilizce muhabbet ederken biri Hatay ile ilgili bir hikaye anlatmıştı ama hatırlayamıyorum şu an. Baya ilgimi çekmişti aslında Hatay’ı tanıması.

Aynı adam bana görmem için bir yer önererek yakınına bıraktı. Ordan maalesef önerdiği yeri bulamadım ve şehrin biraz dışında yürümeye başladım. Köy hayatını tanımayan birileri için biraz ürkütücü bir yürüyüş olabilir bu. 🙂 Neyse, biri durup beni merkeze bıraktı, ben de Kudüs’e doğru otostop çekmeye başladım. Bir araca binip şehrin kapısına gelince gördük ki Filistinli gençler Trump’ın kararını protesto için yolu kapatmış. O günün gecesinde de taa Ben Gurion Havaalanı’na geçmem gerekiyor. Neyse ki Eriha’nın ikinci bir çıkışı vardı da o yolu kullanıp Kudüs’e geri döndük.

IMG_3977.jpg
Eriha giriş kapısı.

Kudüs’e varınca geçen sefer gitmediğim Ağlama Duvarı’nı da ziyaret etme fırsatı buldum. Eski Kudüs’te son kez tur atıp, otobüs ile hava alanına geçtik ve ülkeye geri döndük. Bu şekilde 2017 yılının son gezisini de tamamlamış oldum. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere.

IMG_4199.JPG
Eski Kudüs’te bir sokak.
IMG_3989.jpg
Kudüs ekibi.

don’t be afraid, take the roads with GumsN’Shoes.

2 Replies to “Masada ve Eriha Gezi Rehberi”

  1. Neguzel anlatmisiniz okurken gezmiş gibi hissettim .Hatayla ilgili bildikleri neydi acaba merak ettim buralarda Kuranikerimde geçen ayetler var
    Enbuyuk merakım böyle yazıları okumak baskalarinin ruhuyla yapilan yolculuk anıları beni heyecanlandiriyor

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın